97.8K
Downloads
89
Episodes
Büyümek, çalışmak, sevmek eksenlerinde düşüncelerimi ve bilgilerimi, varsa deneyimlerimi aktarıp tartıştığım konuşmaların ses kayıtları. Anne-babalık, hekimlik, psikiyatri, okul, gençlik, nörobilim sevdiğim konular. İlk 3-4 ay acemililk. Yazılarım için www.yankiyazgan.com ve ilişkili sosyal medya hesapları
Episodes
Tuesday Nov 23, 2021
Seçilmiş Söyleşiler 32: Pandeminin Psikolojik Etkileri ve Öğrenme Süreçleri
Tuesday Nov 23, 2021
Tuesday Nov 23, 2021
Seçilmiş Söyleşiler’in bu bölümü Yankı Yazgan’ın Öğretmen Akademisi Vakfı 7. Eğitim Şenliği’nde yaptığı “Pandeminin Psikolojik Etkileri ve Öğrenme Süreçleri” konulu sunumundan oluşuyor. Bu bölümde, beyin gelişimine, ergenlik döneminin getirdiği kırılganlıklara, pandemi sürecindeki ruh sağlığına ve okul iklimi konusuna değiniliyor. (Bu bölüm Ece Cantay, Stajyer Psk., Güzel Günler Klinik tarafından hazırlanmıştır.)
Friday Nov 05, 2021
Seçilmiş Söyleşiler 31: Değişen Koşullarda Veli Olmak
Friday Nov 05, 2021
Friday Nov 05, 2021
Seçilmiş Söyleşiler’in bu bölümü Yankı Yazgan’ın Hisar Okulları Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümü ile yaptığı “Değişen Koşullarda Veli Olmak” konulu söyleşiden oluşuyor. Bu bölümde, okulların tekrar açılmasının getirdiği değişiklikler çerçevesinde okul-aile-öğrenci üçgeninde güven ilişkisi, sınırlar ve etkili iletişim konuları ele alınıyor. (Bu bölüm Ece Cantay, Stajyer Psk., Güzel Günler Klinik tarafından hazırlanmıştır.)
Tuesday Oct 12, 2021
Seçilmiş Söyleşiler 30: Yüz Yüze Eğitim
Tuesday Oct 12, 2021
Tuesday Oct 12, 2021
Seçilmiş Söyleşiler’in bu bölümü Yankı Yazgan’ın Yüz Yüze Eğitim İstiyoruz Platformu’nda Sibel Arna ile yaptığı söyleşiden oluşuyor. Bu bölümde yüz yüze eğitimin önemi ve gerekliliği yanı sıra uzun süreli çevrimiçi eğitimin çocukların ruh sağlığı üzerindeki etkileri, pandemi ile değişen aile içi ilişkiler ve öneriler ele alınıyor. (Bu bölüm Büşra Yılmaz, Klinik Psk., Güzel Günler Klinik tarafından hazırlanmıştır.)
Wednesday Oct 06, 2021
Seçilmiş Söyleşiler 29: Tükendik mi, Yoksa İncindik mi?
Wednesday Oct 06, 2021
Wednesday Oct 06, 2021
Seçilmiş Söyleşiler'in bu bölümü Yankı Yazgan’ın Türk Toraks Derneği tarafından düzenlenen “Pandemi ve Hekimlerin Ruh Sağlına Etkileri” konulu bilimsel toplantısında yaptığı konuşmadan ve yanıtladığı bazı sorulardan oluşuyor. Bu bölümde, pandemi sürecinde de sıklıkla gündeme gelen hekimlerin ruhsal durumlarının ne noktada olduğu konusu; ülkemizdeki ve dünyadaki durum, pandemi öncesi dönem, moral ahlak kavramı ve tükenmişlik sendromu gibi konular çerçevesinde ele alınılıyor. (Bu bölüm Ezgi Düzce, Stajyer Psk., Güzel Günler Klinik tarafından hazırlanmıştır.)
Wednesday Sep 29, 2021
Seçilmiş Söyleşiler 28: Ergenlik Üzerine
Wednesday Sep 29, 2021
Wednesday Sep 29, 2021
Seçilmiş Söyleşiler’in yeni bölümü Yankı Yazgan’ın Bolu'da bir kitap kulübüyle yaptığı “Ergenlik Üzerine” başlıklı bir söyleşi ve yanıtladığı sorulardan oluşuyor. Bu bölümde ergenlik dönemine hazırlık, ergenlik ile beraber gelişen sosyal beceriler, toplum normlarına uyum, ergenlikte arkadaşlık ilişkileri ve ailelerin ergen çocuklarına yaklaşımlarına değiniliyor. (Bu bölüm Ece Cantay, Stajyer Psk., Güzel Günler Klinik tarafından hazırlanmıştır.)
Wednesday Sep 08, 2021
Seçilmiş Söyleşiler 27: Okulların Açılması
Wednesday Sep 08, 2021
Wednesday Sep 08, 2021
Merhabalar, okullar hakkında Herkes İçin Psikiyatri podcastinde değişik kayıtlar var. “Okullar neden gerekli?” başlıklı Türk Toraks Derneği’nin bir toplantısında yaptığım sunumun kayıtlarını sizinle paylaştım. Bunlarla ilgili yazdığım makaleler de, web sitemde ve başka yayımlanan yerlerde internetten bulunabilir. Bu podcastte ise değişik zamanlarda okulların yine açılmasının önemi üzerine Eylül 2021’den çok daha önce yapılmış değişik kayıtlardan bir derleme var. Bunları bir araya getirmemizin bir sebebi de aslında okullar üzerine bir düşünme fırsatı olması. Pandemi nasıl hepimizin durup da hayatlarımızın üzerinde düşünmek için bir vesile oldu? Bazen mecburi, kimimiz ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaştığı için, kimimiz ciddi ekonomik ve sosyal zorluklara girdiği için, çocuklarımızla hayatımızda geçirmediğimiz tipte bir zaman dilimine girmiş olduğumuz için ya da siz daha sıralayabilirsiniz. O nedenle okullar hakkında düşünmek için de bu dönem bir vesile oldu ve burada bu konudaki fikirler var. Okul neden gerekli sorusunun yanı sıra nasıl bir okula ihtiyacımız var ve bu dönem sonrasında nasıl bir okula geçebiliriz?
Diğer yandan tabii okulun çocukların gelişim ihtiyacını ve toplumun gelişim ihtiyacını karşılayacak şekilde nasıl dengeleneceğine dair gelişmeler sadece bizlerin istekleri ile olmuyor. Bir sürü politik ve ekonomik belirleyicisi var bu durumun. Ama toplumsal olarak sadece biz uzmanlar değil, toplumun değişik katmanları belli bir bilinç ile bastırdığı sürece bir manası oluyor. Burada belli bir bilinci söylememin sebebi çok gündelik bazen gerekçelerle anne babaların, öğretmenlerin ya da biz uzmanların hareket ettiğini düşünüyorum. Örneğin, “Ödev kaldırılsın”, evde çocuğumuza ödev yaptırmak zor geliyorsa ödevin kaldırılmasını isteyebiliyoruz ama ödevin kaldırılması ya da kaldırılmamasının mantığı üzerine bu konuda düşünülmüş üretilmiş fikirleri kimse gerçek anlamda tartışmıyor. Bir başka bakış açısı yine bu son dönemde “Çocuklar şunu yapsın bunu yapmasın”, “Öğretmenler bunu öğretsin”, “Okulda salata çıksın çıkmasın” gibi neredeyse keyfi sayılabilecek, birtakım keyfi gözüken, yani anne babaların keyfi düşündüklerini söylemek istemiyorum, ne olur ne olmaz çünkü herkes bu konularda çok da alıngan ama gerçek anlamda çocukların ihtiyacının ne olduğunu düşünmek konusunda anne-babalar 1990’lardan bu yana ciddi de bir evrim geçirdiler. Öğretmenin suratı asık olmasının kendi çocuğunun moralini bozduğundan şikayet eden ama öğretmenin suratının neden asık olduğu hakkında düşünmeyen ya da bunu sormaya da kusura bakmayın ama tenezzül etmeyen anne babalar aynı zamanda eğitimin demokratikleşmesini beklediklerini de söylediler. Öğretmen ile veli arasındaki eşitliği görmeyen birinin çocuklarının demokratik bir ortamda büyümesini nasıl beklediğini varın siz düşünün. Özel okul dünyasını söylüyorum burada ama bunun bir başka versiyonu devlet okullarında da var ona geleceğim. Öğretmenlere, “Sizin maaşınız bizim paramız ile ödeniyor” diyen çocuklar, “Benim babamın şoförüne verdiği para senin aldığından daha fazla” diyenler, “Biz buraya paramızla geliyoruz notumuzu da vereceksiniz, herkese 100 vereceksiniz” diyen aileler. Bütün bunlarla beraber şimdi herkes birdenbire eğitim ile ilgili eleştirilerinin ciddiye alınmasını da bekliyor.
Tabii ki herkes, hepimiz birçok yerde hata yapıyoruz ama eğitime ve sağlığa bakış açısındaki paralellikte dikkatimi çekiyor. Örneğin, öğretmenlere olan bu yüklenmeci tutumu sadece böyle birtakım “zengin çocuklarının” gittiği okullardaki yeni zengin ya da plazalarda çalışan iyi eğitimli ama bir şekilde bu entitlement, hani her şeyi kendine hak bilme kültüründen bir anlamda fazla zehirlenmiş ailelerin eskiden SSK hastanelerinde olan “Bizim maaşımızdan kesilen paralarla siz bize hizmet ediyorsunuz, bizim istediğimiz reçeteyi yazacaksınız” diyen (ve hala bunların devam ettiğini biliyoruz) hastalardan farkı yok. Hekime ya da sağlık çalışanına şiddet gibi öğretmene de şiddetin, bazı yerlerde duygusal şiddetin olduğunu görüyoruz. O nedenle özel okul, resmi okul ama özel okullarda bu en kristalize biçimde oluyor ve orada aslında bir anlamda baktığımızda daha ilerici, daha gelişmeye açık insanların da var olduğunu düşündüğümüzde bir anlamda bunun birazcık “sözde” olduğunu da kabul etmeliyiz.
Bu eleştirel sözlerimi belki birçok kişi üstüne alınmayabilir ya da üstüne alınanların akıllarında karşı fikirler doğabilir ama sözlerimin bir kaynağı da şu: Eğer eğitim düzeninin iyileştirilmesini istiyorsak çocuklarımızla ilgili şikayet ettiğimiz onların gelişimini kısıtlayan durumları değiştirmek istiyorsak bunun sadece eğitim sistemi ile ilgili olmadığını belki hatırlamak lazım. Bizleri bu şekilde düşünmeye, davranmaya götüren sosyal ve ekonomik determinantları, belirleyicileri ayıklayamazsak, ödevi kaldırmışız ya da sınavları öyle yapmışız, böyle yapmışız ile çok bir ilerleme olmayabileceğini düşündüğüm için bunu söylüyorum. Kabaca bu perspektif ile bu podcastin gerisini dinlerseniz ve yazılara, bu konulardaki tartışmalara katılırsanız Twitter’da, Instagram’da ben veya başkalarının, çocuklarımız ve ülkemizin ve dünyanın geleceği için farklı noktalara gidilebilir diye düşünüyorum. İyi dinlemeler… (Bu bölüm Ece Cantay, Stajyer Psk., Güzel Günler Klinik tarafından hazırlanmıştır.)
Thursday Sep 02, 2021
Seçilmiş Söyleşiler 26: Okullar neden gerekli?
Thursday Sep 02, 2021
Thursday Sep 02, 2021
Seçilmiş Söyleşiler’in yeni bölümü Yankı Yazgan’ın Türk Toraks Derneği ile “Okulların Gerekliliği” konusu üzerine yapmış olduğu sunumdan oluşuyor. Bu bölüm okulların çocukların hayatlarındaki yerine, sosyoekonomik durum ve okulların geliştirici etkisi arasındaki ilişkiye, okulların açık olmasının eşitsizliğe ve özel gereksinimli çocuklara olan katkılarına değiniyor. (Bu bölüm Ezgi Düzce, Stajyer Psk., Güzel Günler Klinik tarafından hazırlanmıştır.)
Wednesday Jul 07, 2021
Seçilmiş Söyleşiler 25: Aile Olmak, Şirket Kalmak
Wednesday Jul 07, 2021
Wednesday Jul 07, 2021
Seçilmiş Söyleşiler’in yeni bölümü Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği’nin Yankı Yazgan ile yapmış olduğu bir yayından oluşuyor. Bu bölüm, ailelerin iş hayatındaki yeri, ailelerin içinde olduğu durumların neden karışıklık yaratabileceği, aile olmanın getirdiği yakınlıklar ve belirsizlikleri konu alıyor. (Bu bölüm Büşra Yılmaz, Klinik Psk., Güzel Günler Klinik tarafından hazırlanmıştır.)
Sunday Jul 04, 2021
Düşe Kalka Büyümek 3: Kitapların Dünyası
Sunday Jul 04, 2021
Sunday Jul 04, 2021
Merhabalar, bu seferki Podcast'te babam Gültekin Yazgan’ın Mayıs ya da Haziran 1950’de yaptığı bir ses kaydını, daha doğrusu TRT’de onunla yapılmış bir programın ses kaydını sizinle paylaşacağım. Bu ses kaydı içeriği daha çok körler, körlerle ilgili bir derneğin oluşumu ve babamın o sırada dile getirdiği, Türkiye’de engellilerin, görme engelliler zemininde temel haklarıyla ilgili mücadelelerin bir kesiti hakkında fikir veriyor. Bu ses kaydının yapıldığı sırada babam 23 yaşında, hukuk fakültesi 3. sınıf öğrencisi. Bu körlüğüne neden olan dekolman ve onunla ilgili ameliyatlar ve dışarıdan okulu bitirmiş olması sebebiyle okula 1-2 yıl gecikmeli gittiği için henüz hukuk fakültesini bitirmemiş, ama 23 yaşında hala bugün devam eden bir körler dayanışma derneğinin ilk genel sekreteri olmanın bir tür özgüveniyle konuşuyor, daha ziyade tabii o özgüven sekreterlik pozisyonundan ziyade; inandıklarının kendisi için değil başkaları için bir şeyler yapıyor olmanın, inandığı şeylerin yolunda gidiyor olmanın verdiği bir özgüven.
Bir anlamda yıllar içerisinde kendi krizini başkaları için fırsata dönüştüren bir adam olarak uzun süre kendi kariyerinde ilerledi. 70’li yaşlarında bir görme özürlüler kitaplığı kurarak, 1950’de 23 yaşında bahsettiği görmeyenlerin okuması için gereken kaynakları oluşturma yolunda çok önemli bir adım attı. Kurmuş olduğu Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı, bu çerçevede bir özel kitaplık olarak babamın vurguladığı Braille yazısı ile basılan kitapları özellikle gençlerin eğitim ve öğrenme ihtiyaçlarını karşılamak ve kültürel gelişim olanaklarını sağlamak için bastığı kitapları yayan bir kitaplık oluştu. 20’li yaşlarda kendisine koyduğu başka ülkelerdeki olanakları Türkiye’deki görmeyenler için yaratma hedefini neredeyse 60 yıl kadar sonra gerçekleştirmiş olması sanırım ölümünden neredeyse 9 yıl sonra bugün bile onu rahmetle minnetle birçok kişinin anması için güzel bir sebep oluyor. Ben de bu babalar günü vesilesiyle kendisine sevgi ve hayranlığımın bir işareti olarak onu kendi Podcastlerimin arasına koydum. Merak edenler için bir arşiv parçası… (Bu bölüm Çağla Fırat, Klinik Psk., Güzel Günler Klinik tarafından hazırlanmıştır.)
Sunday Jun 20, 2021
Düşe Kalka Büyümek 2: Babalar ve Oğullar
Sunday Jun 20, 2021
Sunday Jun 20, 2021
Bu podcast’ın bir yerinde 1962'den kalma aile ses kaydında babam benim çocuk halime soruyor: “Beni ne kadar seviyorsun?” Bantta kem küm ediyorum, ne dediğim tam anlaşılmıyor. Yıllar içinde çok söylediysem de yine tekrar edeyim: “Çok seviyorum”. Özellikle babamızın (ve annemizin) davranışlarından hatırladıklarımızın çoğunun bizi en çok etkiledikleri dönemlere ait olmadığını düşünürsek, hatırlamadığımız hatıraların etkisini daha iyi ayırd edebiliriz.
Çocuğa duyulan hayranlık, çocukta kendisinin gördüklerini başkalarına, başka zamanlara duyurma ve kendi biricikliğini çocuğunda sürdürme arzusu gibi duyguların evrenselliğini ve zaman ötesi yanını düşündürdü bu ses kayıtları. Babamın genç sesindeki heyecanı acaba ben de çocuklarıma taşıyabildim mi, yeterince iyi olabildim mi? Bunu bilebilecek miyim, adeta bilinmeyen bir zamanda onların yetişkinliğinde “açıklanacak” sonuçları görüp göremeyeceğimden emin olmaksızın yola devam mı edeceğim, anne-babaların kendilerine sordukları sorular bunlar gibi değil mi? Kendimizi ve ilişkilerimizi hatırlamadığımız bir zamandan gelip kendi hatırlanmayacağımız bir zamana doğru akan bir doğal döngünün anlam bulmasını bu sorulara cevap arayarak sağlıyoruz. (Bu bölüm Çağla Fırat, Klinik Psk., Güzel Günler Klinik tarafından hazırlanmıştır.)